İskoçya’nın Büyüleyici Şehri Glasgow

Şatoların görkemli güzelliğinin yanına muhteşem bir şehir planlaması da eklenince işte karşınızda Glasgow. İskoçya’nın en büyük şehri olmasının yanı sıra Birleşik Krallık’ın da en büyük üçüncü şehri olarak herkesin aklında yer etmiştir. Şehirde yaşayan halk kendi içinde kendine Glasweiler diye hitap eder. İngiltere’nin liman kenti olarak başladığı macerasına büyüyüp, gelişerek kocaman bir İskoç kentine dönüşen Glasgow, 15.yüzyılda kurduğu üniversite ile tercih edilen bir şehir haline gelmiştir. Üniversite ile statüsel olarak gelişen şehir 18.yüzyıldan itibaren İngiltere’nin ana ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir. Nerden nereye diyebileceğiniz bir şehirden bahsediyoruz. Glasgow’un bu halini şehrin sokaklarında yürüdüğünüz zaman anlayacaksınız. Gelin sizinle birlikte eğlenceli bir tarih yolculuğuna çıkalım.

Görülmesi Gereken Yerler

Glasgow Katedrali

İskoçya’nın kendisini belli eden yapısı Glasgow Katedrali, İskoç Reformu’nun öncesinden beri varlığını sürdürmektedir. Tarihsel bir devrimden öncesine ait olduğu için şehrin geçmişi hakkında birçok bilgi veren katedral, Roma Katolik ana kilisesi olma özelliğinden dolayı Glasgow Başpiskoposu’nun katedrali olarak belirlenmiştir. Katedralin bir diğer özelliği de şehrin tarihi ile bağlantılı olmasıdır. Katedralin Glasgow’un koruyucusu olan aziz Saint Mungo’nun kilisesinin ait olduğu yerde olması ve bu sebeple katedralin altındaki mağarada azizin mezarının yer alması, katedrali şehir için ayrı bir sembol haline getirmiştir. Gotik mimarinin muhteşem örnekleri arasında yer alan katedral turistlerin ilgi odağı olmuş vaziyettedir.

Kelvingrove Sanat Galerisi ve Müzesi

2006 yılındaki en son restorasyonundan sonra kırmızı toprak rengi dış yapısı ile ziyaretçilerine hazır hale getirilen müze İskoçya’ya geldiğinizde görmeden geçemeyeceğiniz bir yapıdır. Hem dış yapısı hem de içerisinde barındırdığı muhteşem arşiviyle, sizleri tatmin etmeden bırakmayacak. Şehrin batısında yer alan galeri Kelvingrova Parkı’nın hemen yanındadır. Parkın yapımı 1888 yılındaki Uluslararası Sergi gelirleri ile finanse edilmiş ve 1901’de dış yüzeyine kırmızı kumtaşı kullanılarak yapılmıştır. Gelenek olarak Glasgow’un tarzını birebir yansıtan yapının içinde ünlü heykeltıraşların eserleri sergilenmektedir. Müze içerisinde en çok ilgi gören şey ise Salvador Dali’nin Haç Yurdu İsası’nının yer almasıdır.

Glasgow Bilim Merkezi

Glasgow Kulesi, Birleşik Krallık’a ait üç büyük ve işlek binanın yer aldığı Glasgow Bilim Merkezi, İskoçya’nın en sık ziyaret edilen bölgelerinden biridir. 2001’de II.Elizabeth’in açmış olduğu Bilim Merkezi, VisitScotland ödülüne layık görülmüştür. Bilim merkezinin kurulmasındaki ilk amaç, Prince of Dock isimli kargo limanının geliştirme çalışmalarını yapmak için bir alana ihtiyaç duymasıydı. 75 milyon dolarlık bir bütçe ile oluşturulan bu alan, titanyum kaplı yapıların da eklenmesiyle bir bilim merkezi haline getirildi. Merkezin amacı resmi veya gayri resmi bir şekilde uygulamaları olarak fen bilimini ziyaretçilere öğretmek. İlk katta interaktif sergiler, ikinci katta eğitim atölyeleri ve üçüncü katta insan sağlığı ve refahı konulu bir interaktif araştırma ortamı yer almaktadır.

Glasgow Botanik Bahçeleri

Tarihi katedralleri, araştırma merkezlerini ve müzeleri gördükten sonra bir müddet mola vermenizin doğru olacağını düşünüyoruz. Botanik bahçesinin sınırları içerisinde cam evler ve Kibble Sarayı da yer almaktadır. 1817 yılında kurulan botanik bahçeleri günümüze kadar birçok özel etkinlik ve konsere ev sahipliği yapmıştır. 2140 metrekarelik bir alana hakim olan bahçe tepeden bakıldığı zaman sera görünümüne sahiptir. Botanik bahçenin bir alanını kaplayan Kibble Sarayı, dövme demirlerden ve cam duvarlardan yapılmış görkemli bir saraydır. Bitki yetiştirmek için kullanılmaya başlanmadan önce birçok serginin yapıldığı ev günümüzde ulusal ağaç koleksiyonundan bitkilerin sergilendiği bir alana çevrilmiştir.

Glasgow Nekropolü

Glasgow Katedraline yakın bir yerde konumlanmış olan mezarlık Viktorya mezarlığıdır. Bilinen son kayıtlara göre 50 bindan fazla insanın burada gömülü olduğu söylenmektedir. Alan üzerinde küçük anıtlar yer almakla beraber bu anıtların sayısı 3000 binden fazladır. Kanunlarda yapılan değişikliklerden sonra mezarlıklar yenilenmeye gitti. Glasgow’da yenilenme kararı veren şehirler arasında yer aldı. Çünkü artan nüfus için artık mezar alanları yetersiz kalıyordu. Bu sebeple 1832 yılındaki Mezarlık Yasası’ndan hemen ertesi yıl Glasgow Nekropolü açıldı. Tasarlanan mezarlıklar Nekropol’de kullanıldı ve böylece mezarlıklar bir düzene sokuldu. Nekropol’den içeri girdiğiniz an doğan çocuklar için, Kore Savaşı için gibi mezarlık alanları göreceksiniz.

George Meydanı

Şehrin bu hızlı kanının nereden aktığını merak edenlere cevabı hemen verelim; George Meydanı. Şehre emekleri büyük olan 12 ünlünün heykellerinin yer aldığı meydan Victoryen bir dizayn ile sizleri karşılayacak. 1605 yılında şehrin önemli ticari merkezleri arasında yer alan George Meydanı, bugün halkın buluşma noktası olarak kullandığı bir merkez halinde. İtalyan bölgesi ve Barras Pazarı ile hem sevdiklerinize hediyeler alabilir hem de birbirinden farklı restoranlarda damak tadınıza uygun yiyecek ve içecekleri tadabilirsiniz.

Glasgow'da Yeme İçme

Curry Capital Of Britain unvanını 2 kere kazanmış bir şehir olan Glasgow’da mideniz boş gezmeyeceksiniz. Geleneksel lezzetleri şık restoranlarla buluşturan şehirde ayrıca Çin, Hint ve İtalyan mutfağından da esintilerle karşılaşabilirsiniz. İskoçya’da tatmanız gereken liste şu şekilde; süt ve süt ürünleri, haggis ve etlerin üzerinde kullanılan birbirinden farklı sosları. İskoçlar kahvaltılarını bizim alışık olduğumuz gibi yapmıyorlar. Et ürünlerini kahvaltı da gördüğünüzde şaşırmayın diye önde söyleyelim dedik!

Ulaşım ve Konaklama

İstanbul’dan Glasgow’a 5 saat 30 dakikalık bir uçuşla aktarmasız olarak uçabilmeniz mümkün. Tatilinizden bir miktar önce rezervasyon yaptırmanız şartıyla cebinize uygun bir şekilde Glasgow’da geceliği 25 Euro’dan başlayan fiyatlarla konaklayabilirsiniz.